10.04.2012

Tuzla Balıkçısı


Bir lezzetin damağımı çatlatabilmesi ya da hatırladıkça dimağımı şenlendirebilmesi için özgünlüğü önemlidir bana göre. Diğer bir deyişle, mekan farklı bir lezzet sunabiliyor mu ya da hemen hemen her yerde bulabileceğimiz bir menüsü mü var? Elbetteki gelenekselleşmiş yemeklerimiz var onların ustası, hünerli elleri apayrı ama bazen de insan farklı bir damak tadı ya da başka bir tarif aramıyor mu? İşte tam da böyle bir arayıştayken buldum Tuzla Balıkçısı'nı.

Soğuğa aldırmadan o güzelim manzaraya yakından tanık olmak ve fotoğraflamak için kuruldum en öndeki masalardan birine. Biraz üşüyeyazsamda, yiyecekler de en az manzara kadar muazzamsa mest olur giderim soğuk işlemez diye düşündüm.



Öncelikle kırlangıç balığından yapılan balık çorbası sipariş ettim. 


Balık çorbasının tadı gayet lezizdi. Bir nevi soğukta insanı ısıtacak hastayken iyileştirecek cinsten bir çorbaydı da getirilirken dökülmese hadi döküldüyse de bari değiştirilip getirilse daha iyi olmaz mıydı? Onun dışında o  limonla hafif ekşimsi tat alan sıcacık çorba boğazımdan geçerken beni resmen ısıtmıştı. 

Mısır ekmeği eksik değildi masada ama ekmekler bana biraz kekimsi geldiler. Daha lezzetlisini yediğimi hatırlıyorum. 

Evet çorba faslında sonra sıra geldi mezelere...Mezeler gelirken hemen ince kıyım mevsim salatası kondu ortaya. 


Özellikle şu mezeden istiyoruz ya da istemiyoruz diye bir şey söylemedik sanki masayı donatın demişiz gibi yankılandı ama mekanın özelliği gereği garsonlar ellerinde bir meze tabağıyla çeşit çeşit mezeleri birer ikişer kaşık tabaklarımıza bırakmaya başladılar. 

Meze açılışı Akdeniz, Ege ve Marmara denizinde bolca yetişen oldukça lezzetli ete sahip fener balığından yapılan fener kavurma ve en çok tükettiğim balıklardan biri olan somon balığından yapılan soya soslu somon ile başladı. Fener kavurma geleneksel ama çok iyi yapılmış bir lezzet olarak dimağımda yer etti. Daha önce somonu soya soslu tatmamıştım. Gerçekten orijinal ve başarılı bir mezeydi ve soğan adeta mezenin olmazsa olmazıydı.    


Ardından tabağıma makarnalı levrek eklendi. Makarnalı levreği ilk kez yedim. Farklı ve güzeldi ancak çok da dimağımda yer etmedi. 


Daha mezelerin birini tüketmeden diğeri geliyordu. Körili kırlangıç, levrek marina, patlıcanlı iskorpit ve balık kokoreç... 


Köri baharatı genel olarak tavuklu yemeklerde kullanılıyor ancak balığa köri ilk kez gördüm, duydum, tattım. Çok şık ve leziz bir hareket olmuş, yakışmış yerli balığımız olan kırlangıca. 

Patlıcan ve iskorpitle ayrı ayrı tanışmıştı damağım ancak bir çift olarak ikisini ilk kez bir arada gördüm. Lezzet olarak oldukça etkileyici ve uyumlu bir çift olmuşlar. 

Artık bir gram daha yiyemeyeceğimi zannederken garson elinde sebzeli lagos tabağıyla geldi. Bu kadar gelmişken geri çevirmek olmadı onu mideye indirdim ve anladım ki mezelerin assolisti sebzeli lagostu. İyi ki bir hata yapıp onu reddetmemişim. 

   
Mezelerden sonra tatlıya geçtik. Volkanik ve dondurmalı irmik tatlısı geldi. İrmik tatlısı ortalamaydı ama volkanik resmen can aldı. Hala tadı damağımda. 


5 kişi gitmiştik o gün Tuzla Balıkçısı'na. O kadar yedik içtik 125 tl.hesap geldi yani kişi başı 25 tl. İstanbul'da deniz manzaralı, farklı lezzetler sunan kaliteli bir mekan için fiyatlar oldukça makul. Merak eden olursa mekanda içki satılmıyor. 

Size tavsiyem Tuzla Balıkçısı'na gidin ve mezeleri tadın. Pişman olmayacaksınız :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginiz için teşekkür ederim.