5.05.2012

İnciraltı Meyhanesi | Beylerbeyi

Güzel havalarda İstanbul'un sakin, yeşilliği bol, huzurlu semtlerinde yürüyüş yapmaya bayılırım. En sevdiğim güzergahlardan biri de Çengelköy'den Beylerbeyi'ne uzanan yoldur. Beylerbeyi'ne vardığımda da deniz kenarında bankta oturup karşı yakayı seyretmek beni dinlendirir, onca yol yürümenin verdiği yorgunluğu alır üzerimden ki kaldığım yerden devam edeyim. Yine böyle dinlencenin bitiminde Beylerbeyi'nden ayrılırken dikkatimi çekti İnciraltı Meyhanesi. 


Asıl dikkatimi çekense tabelada "Geleneksel İstanbul Meyhanesi" yazmasıydı. Eğer gerçekten geleneksel istanbul meyhanesiyse; artık her meyhanede önümüze sürülen klasik yavan mezeler yerine eski İstanbul'un meyhane kültürünü yansıtan, unutulmaya yüz tutmuş belki de başka hiç bir yerde tatmadığımız lezzetler sunmalı diye düşündüm. Orijinal yemekler tatmak, yeni lezzetler keşfetmek beni çok heyecanlandırır ya bu heyecanı belki İnciraltı Meyhanesi bana tekrar yaşatır diye kaydettim dimağımın bir köşesine. 



2012'ye girmeden yılbaşının bir kaç hafta öncesinde bir hafta sonu akşamı arkadaşlarımla rezervasyon yaptırdık İnciraltı Meyhanesinde. Mekana girince ince uzun bir koridordan geçerek ya üst kata çıkıyorsunuz ya da kış bahçesine. Bizim rezervasyonumuz kış bahçesindeydi oraya doğru yol aldık. Bahçeye çıkana kadar kaç tane eski İstanbul  fotoğrafına baktım hatırlamıyorum. O kadar çoktu ki, hepsi çok can alıcı ve merak uyandırıcıydı. En iyisi dedim bir ara kaçamak yapıp, bunları detaylıca inceleyeyim. 


Kış bahçesi çiçekler, mumlar ve hafif ışıkla pek romantikti. Böyle ortamlar pek çok mekanda var fakat farklı olan rakı bardaklarının alt tarafına dantel giydirilmesiydi. Bir nevi "Rakı Bardağı Dantel Giymiş" durumu. İlk kez karşılaştığım bir görüntü ve sonradan öğreniyorum ki geçmiş zamanda İstanbul Meyhaneleri'nde yaygın bir durummuş bu. O zamanlar akşamları meyhaneye giden İstanbul beyefendileri rakı zarfı olarak adlandırılan bu dantelleri yanlarından hiç ayırmazlarmış. Eşlerinin ördüğü bu danteller, beyefendiler tarafından meyhaneye gidince bardağa giydirilir ve her an evde kendilerini  bekleyen bir eşleri olduğunu hatırlatırmış. Unutulmaya yüz tutmuş bu geleneğin hatırlatılması  ve geleneğin hikayesi ne hoş ne zarif !


Daha yemeklere geçmeden mekan orjinalliğini göstermeye başladı, bakalım balıkta, mezede nasıl durumlar derken soğuk meze tepsisi masaya geliyor. Tepside neler var neler; topik, midye dolma, yeni gelin turşusu, ermeni pilaki, haydari, yeşil zeytin, enginar, humus, muhammara, çeşitli ot kavurmaları, közde patlıcan, patlıcan kızartması, balık dolması, uskumru tarator, beyinli gerdan, dövme hıyar salatası, şevketi bostan, papaz yahnisi, kaya koruğu salatası ve balık turşusu. Seçim yapmak kolay değil elbette, şükür sonunda seçiyoruz bir şeyler.



Bazı vazgeçemediğim klasik mezeler var: haydari, közde patlıcan gibi onlar hemen masada yerini alıyor. Bir arkadaşım patlıcan kızartması istiyor. Diğeri ermeni pilaki diyor. Ben tekrar atılıyorum balık turşusu, muhammara, balık dolması ve beyinli gerdan istiyorum. Soğuk mezelerde şimdilik bu kadar yeterli diyip duruyoruz ve yemek başlıyor.


Levrek balığının kurutulmuş domatese sarılmasıyla hazırlanan balık dolması beni mest ediyor. Domates kurusunu çok sevdiğimden neyle yakıştırılsa çok beğeniyorum sanırım.


İlk kez duyduğum, gördüğüm bu mezenin adı beyinli gerdan, kendisini görünce sevindim çünkü sakatatı afiyetle yerim. Yerken tadını beğendim ancak ortasında beyinin az olması ve etrafındaki haşlanmış gerdan etinin donuk ve soğuk vaziyette servis edilmesi benim damak tadıma pek uymadı. Donmuş eti pek sevmiyorum o yüzden galiba. Ancak farklı bir meze sakatatseverlerin dikkatini çekebilir.


Ve işte benim favorim;  18. yy'a dayanan hayli eski bir meze olan balık turşusu. Eskiymiş ama ben daha önce başka yerde rastlamadım bu mezeye. Levrek balıkları bal, sirke, safran, defne yaprağı, limon yaprağı gibi 14 çeşit malzemeyle bir çömleğin içinde 10 gün kadar bekletiliyor ve ardından servise hazır oluyor. Bal ve sirke ne kadar zıt iki tat ancak zıtlıklar sonucu oluşmuyor mu güzellikler. İşte bu mezede öyle tam bir lezzet patlaması, sanki İnciraltı Meyhanesiyle özdeşleşecek gibi. Diğer mezelerde gayet güzel ve lezzetliydi ama bu 3 meze başka yerde görmediğim mezelerdi.

Haydi ara sıcaklara geçelim; mis gibi karidesler, kalamarlar aman da aman. Her gittiğim yerde mutlaka sipariş veririm onlardan.




Kaşarlı ve tereyağında karides söyledik. Ben daha çok tereyağında karides tercih ediyorum. Hani böyle masaya doğru geliyor ya dumanı tüte tüte, yağı cızırdaya cızırdaya sonra masaya konmasıyla ekmeğimi bandırmam bir oluyor. Sıcaklığı falan umursamadan dilimi yakıyorum ya olsun, yoksa babamın deyimiyle "soğuyunca bir şeye benzemez o karidesler".


Çilingir sofrası bu kalamarsız olur mu? Kalamar da görünce, yiyince oy oy oy dediğim bitince ah ettiğim ara sıcaklardan biridir. Kalamarı, tarator sosuna batırıp ağzıma götürmem saliseler sürer ama onu keyfini çıkarta çıkarta yemem dakikalar alır. Gerçekten harika yapılmış tereyağında karides ve kalamarla bir ömür her gün beslenebilirim ve gıkım çıkmaz.



Pastırmalı humus, o da az mı? Kalamardan, karides'ten aşağı kalmaz hiç. Yediğim her anda pek mutlu ediyordu beni. 


Balığın olduğu yerde salata kadrolu elemandır. Tabi ki masada onun da yeri var.


Asma yaprağında levrek istedim balık olarak ve gerçekten çok beğendim. Tazecik olan asma yaprağı  sanırım yeni sezondu. Yaprağın ekşiliğiyle de balık harika bir uyum sağlamış, damağımda ahenkle dans ediyordu.


Balıktan sonra meyve söyledik ama benim artık takatim kalmamıştı bir şey yemeye. O yüzden göstermelik bir iki üzüm attım ağzıma.


Yemek sonunda kahve söylüyoruz, aa o da ne ikram likor geliyor bir de. Satsuma mandalinası ile yapılan yine mekana özgü bir meyve likörü leziz mi leziz. Gider ayak yine gönül fethi yapılıyor. 

Fiyatlara gelecek olursak eğer, soğuk mezeler 3 - 22 tl, ara sıcaklar 5 - 18 tl, ana yemekler 18 - 32 tl arasında değişirken salatalar 6, tatlılar 8 tl. 

Farklı tatları ve lezzetleriyle İnciraltı Meyhanesi beni hem heyecanlandırdı hem şenlendirdi ve demirbaş mekanlarım arasında yerini aldı. En kısa zamanda tekrar gideceğim, kıştan beri arayı epey açmışım. 




4 yorum:

  1. Sayın Özge hanım, mekanımıza gösterdiğiniz nazik ilgiden dolayı teşekkür ederiz. Dövme hıyar salatası, Uskumru Taratoru, Yeni Gelin Turşusu, Deniz Börülcesi Cacığı gibi başka yerde bulamayacağınız ama köken olarak 18 ve 19. yüzyıl tariflerine dayanan henüz tatmadığınız mezelerimizden de tatmak üzere sizi yeniden aramızda görmeyi dörtgözle bekliyoruz... Saygılarımızla. Ertuğrul Çalak-İnciraltı Meyhanesi

    YanıtlaSil
  2. Ertuğrul Bey yorumlarınız için çok teşekkür ederim. En kısa zamanda tekrar geleceğim. Saygılar.

    YanıtlaSil
  3. geçtiğimiz yaz gitmiştim ben de ilk defa. bahçesinde oturmuştuk, bu kadar keyif aldığım, lezzetli her bir yediğimden bu kadar keyif aldığım bir yer yoktur o tarafta:) sevgili arkadaşlarımdan birinn demirbaş mekanıdır, sıkça dostlarını götürür oraya.. yazınızı görünce yeniden gitmek isteiğyle doldum diyebilirim:)

    YanıtlaSil
  4. sevgili dlayra, dediğiniz gibi bende çok keyifli ve lezzetli vakit geçirdim orada :) yazının size yeniden o anları yaşatmasına çok sevindim :)

    YanıtlaSil

İlginiz için teşekkür ederim.